16 Ağustos 2010 Pazartesi

Diyarbakır'ın bereketi

Margosyan'ın Gâvur Mahallesi kitabında Diyarbakır ile ilgili bir ifade vardı. Kitabı aradım ama aradığım hiçbir şeyi zamanında bulamam. Şöyle birşeydi.  "Diyarbakır'ın kendine özgü bir bereketi vardı. İstanbul'a taşındıktan sonra bu bereket kayboldu." Çok ilginçtir ki etrafımda yazarı hiç tanımayan bazı yaşlılar da aynı şeyden bahsediyor. Buranın eski insanları Diyarbakır'ın bereketine inanırlardı. Şu anda böyle bir inanış var mı? Çok emin değilim.

Bu şehir çok köklü bir kültürü içinde barındırıyor aslında. Bazen kendi kendime düşünürüm. Bir mucize olsa da Diyarbakır'ın tarihi bölümü tamamen yenilense, orada yaşayan insanlar daha iyi binalara taşınsalar, sokaklar baştan aşağı tarihi özelliklerine uygun olarak düzenlense, evler restore edilse, bu tarihi evler turistik mekanlara dönüşse ne kadar güzel olurdu. Dünyanın birçok şehrinde eski binaların çoğu yıllarca önce nasılsa aynen öyle duruyor. Bundan da büyük bir gelir elde ediliyor. Gerçi son yıllarda bu konuda bazı çalışmalar var. Ben yıllardır burada yaşayan biri olarak Dağkapı'nın arka sokaklarına yeni yeni gitmeye başladım. Bazı evler lokanta yapıldı mesela. Hasan Paşa Hanı zaten Türkiye çapında ünlü bir yer oldu. Vanlılar alınmasın ama asıl kahvaltı bu işte. Kahvaltı ederken burada 100 yıl önce insanların gelip kaldığını, baktığınız avluda bir zamanlar atların durduğunu düşünmek çok heyecan verici.

Hasan Paşa Hanı

Diyarbakır'ın tarihi avlulu evlerinde havuz başında oturmanın da tadı bir başka tabii. Resimde bu evlerden birini görüyorsunuz. Eskiden bu evler tek bir aile tarafından kullanılır, mevsimlere göre avlunun değişik yönlerindeki odalara geçilirdi. Bugünkü gibi insanlar aşırı tüketim yapmadıkları için son derece ekonomik şekilde çözülen eşya sorunu birkaç minder birkaç yastıkla hallediliyordu. Temizlik ise bütün evin serin sularla baştan aşağı yıkanması demekti. Bugün evimizdeki eşyalar hayatımızı kolaylaştırıyor mu yoksa bize iş mi çıkarıyor siz karar verin.



İlginç bir özellik de bazı evlerin dış kapılarında erkekler ve kadınlar için ayrı kapı tokmaklarının olması. Sese göre gelenin erkek mi kadın mı olduğu anlaşılır, kadınlar ona göre davranırdı. Bu avlular tabii ki yazın oturma, yemek hazırlama, misafir ağırlama gibi her çeşit günlük faaliyetin yapıldığı yerlerdi. 45 dereceye kadar çıkan sıcakta başka nerede oturulur ki?

2 yorum:

  1. DÜNYA DA EŞİ VE BENZERİ OLMAYAN TEK YER DİYARBAKIRDIR BUNU OKUYAN DİYECEKİ BU YORUMU YAZAN DİYARBAKIRLIDIR AMA BEN DİYARBAKIRLI DEĞİLİM DİYARBAKIR ÇOK ÖZEL BİR KENT BENİM İÇİN HER YAR İLE ÇOK ÖZEL ORDA YAŞAYAN HERKEZ ÇOK ŞANSLI AMA SAHİP BİLE ÇIKMIYORLAR BİLE TÜRKİYEDE GEZERKEN NASIL FARKLI BİR KENT OLDUĞUNU DİKKAT EDERLERSE FARKINA VARACAKLAR SAYGILARRRR

    YanıtlaSil
  2. Diyarbakır lı olmak gurur vericidir..

    YanıtlaSil