4 Aralık 2010 Cumartesi

Diyarbakır'da Alışveriş II

 Bugün hava sıcaklığının da iyi olmasından yararlanarak en sevdiğim alışveriş mekanına gittim. Diyarbakır’da ÇARŞI dediğimiz eski alışveriş bölgesi. Sabah önce tarihi Hasanpaşa hanındaki Kahvaltıcı Kadri’ye gittik. Şu resimde gördüğünüz yerde kahvaltı etmek çok güzel gerçekten. Eskiden burası Han olarak kullanılırmış. Ben hep avludaki atları hayal ediyorum. En az 1500 kalorilik bir kahvaltıdan (4 çeşit peynir, ballı-fındıklı tereyağı, meyve, kavurmalı yumurta, iki-üç çeşit zeytin, közlenmiş biber etc. ) sonra aldığımız kalorileri yakmak için dolaşmaya başladık. İlk önce hemen alt katta bulunan Ensar Kitabevi'ni gezdik. Birkaç kitap almadan çıkamadık yine.


Yakınlarda bulunan ünlü aktar Kör Yusuf’tan bazı baharatlar aldıktan sonra yavaş yavaş Balıkçılarbaşı’na doğru yürümeye başladık. O ne renkli dükkânlar öyle. Hiçbir AVM bunların yerini tutamaz. Buralara ilk kez geliyorsanız tarihi Kuyumcular Çarşısı'na mutlaka uğrayın bence.

Diyarbakır Kuyumcular Çarşısı

Biz önce Vakıflar Hanı'ndaki kumaşçılara bir göz attık. Sonra da buralarda en sevdiğim alışveriş alanı olan Aşefçiler Çarşısı'na gittik. Biraz internette araştırma yaptım. Aşefçi, kadın bahçıvan demekmiş. Bu konudaki bilgileri buradan alabilirsiniz. Eskiden galiba yiyecek satılırmış ama bugün modern ifadeyle Ev Dekorasyonu konusunda aradığınız birçok şeyi iyi bir fiyata alabileceğiniz bir yer burası. Bu çarşıya gidip de bir şey almadan çıkan bir kadın olabileceğini hiç sanmıyorum. Ankara’daki Samanpazarı bana burayı hatırlatmıştı. Tabii ben 15 yıl önce gittim oraya. Hala aynı mı bilmem. Burası ben bildim bileli böyle. Kumaşlar, çeşit çeşit boncuklu, işlemeli salon takımları (30-60 TL) banyo için gereken her türlü aksesuar, mutfak malzemeleri ve daha neler. Sonra da çocukların sızlanmalarına dayanamayıp Japon Pasajı’nda turumuzu bitirdik. Buradan da bir sehpa takımı almadan çıkamadım ben (20 TL). Ekonomiye katkımız olsun değil mi?

31.01.2016 (Güncelleme)
5 yıl kadar önce yazdığım bu yazıyı demin tekrar okudum. İnsan kendi yazısını okurken ağlar mı? Ben ağlıyorum işte. Yukarıda yazdığım yerlerin bulunduğu Sur içinden günlerdir gelen bomba ve silah sesleri sebep buna. Zaten bazen görünen hiçbir şey yokken de bir ağlama alıyor beni. Bu tarihi şehir, onca medeniyetin gelip geçtiği Diyarbakır bunları hak etmemişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder